Fenomen algılanabilir gözlemlenebilir varlık olay ve süreçlerin nesnel gerçekliğini ifade eder. Fenomeni inceleyen felsefe dalı da fenomenoloji olarak adlandırılır. Fenomenoloji, her şeyden önce, fenomeni, yani dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayanan bir yöntemdir[1]Fenomenoloji görüneni inceleme yoluna giderken gerçekliği ve gerçeklik hakkında bildiklerimizi bir tarafa bırakarak fenomenin özüne inmeyi hedefler.
Bir toplumsal olay sırf kendisi olmaktan çıkar ve kendinden daha fazla şeyler ifade edecek çapa erişirse sosyal bir fenomen olarak adlandırılmayı hak eder. Kolların, bacakların, gövdenin, kafanın bir araya gelip kendileri olmanın ötesinde bir canlı bedenini ya da bir yaşam formunu ifade etmesi gibi bir şeydir bu da.
Bugün, toplumsal yaşamı değer yargıları, insanlar arası ilişkiler, üretim-tüketim alışkanlıkları ve çok çeşitli davranış kalıpları yönünden etkileme, yönlendirme ve dönüştürme gücüne sahip sinema filmleri, televizyon dizileri ve bu diziler arasında işlevsel açıdan ayrıcalıklı bir yeri olan Kurtlar Vadisi adlı diziyi de fenomen olarak adlandırabiliriz. Şüphesiz ki televizyon ve sinema tarihi içerisinde yeni bir durum değildir bu.
Gösterildikleri dönemlerde eğlence dünyasının olağan seyirlik unsurları olmanın ötesinde anlamlar kazanarak toplumsal yapı üzerinde derin etkiler bırakan ve birer kült olan birçok televizyon ve sinema filmi söz konusudur. Clark Gable’nin Vivien Leigh ile baş rollerini paylaştığı Rüzgar Gibi Geçti adlı film sinema tarihi içerisinde böyle bir etkiye sahiptir. Clark Gable’ın 1934 tarihli It Happened One Night filminde gömleğini çıkartıp, iç çamaşırı giymediğini gösteren çıplak göğsünün göründüğü sahneden sonra, iç çamaşırı satışları Amerika’da ulusal çapta düşmüştür. Bu düşüş sinemadaki bir görüntünün tüketicilerin tutum ve satın alma davranışları üzerindeki etkisini göstermesi açısından önemli bir gösterge olmuştur. [2]
1980’li yıllarda tüm dünyayla birlikte Türkiye’de de yayınlanan Dallas adlı dizinin toplumsal hayat üzerindeki etkisini o döneme yetişenler çok iyi hatırlarlar. “80'li yıllarda Southfork Çiftliği'nde yaşayan petrol milyarderi ataerkil ailenin hayatını konu alan "Dallas" hepimizi ekran başına mıhlayıp uluslararası bir fenomen haline geldi. Türkiye'de televizyon tek kanallıydı ve hayatımızın ona endeksli olduğu darbe ertesi yıllarda "Dallas" bizi de çok etkiledi. Dizinin yayınlandığı pazar geceleri sosyal hayat dururdu.”[3]
Türk sinemacılığında da fenomene dönüşmüş film, tip ve karakter örnekleri sıralamak mümkündür. Kemal Sunal’ın canlandırdığı “Şaban” tiplemesi, Erol Taş’ın yarattığı kötü adam karakteri, Aliye Ranalar; Hülya Koçyiğitler, Türkan Şoraylar vs.
Günümüzde artık özel sektör anlamında bir Türk televizyonculuğundan da söz edebilmekteyiz.1990’lı yıllarda Turgut Özal’ın estirdiği Liberalizm, Serbest Piyasa Ekonomisi sloganlarıyla bayraklaştırılan amerikan tarzı yaşam projesinin uygulamalarının en önemli adımı olarak özel televizyonculuğa geçilir. Amerikan sisteminin küresel hâkimiyeti için amerikan yaşam tarzının(sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel anlamda)yaygınlaştırılmasına, Amerikan yaşam tarzının yaygınlaştırılması için de televizyona ihtiyaç duyulmaktaydı. Kültürel egemenlik Amerikanın küresel gücünün yeterince takdir edilmemiş yüzüdür. Estetik değerleri hakkında ne düşünülürse düşünülsün, Amerikanın kitlesel kültürü, özellikle dünya gençliği üzerinde manyetik bir çekim gücüne sahiptir. Cazibesi, yansıttığı hazza dayalı yaşam biçimine dayandırılabilir, ama küresel cazibesi inkâr edilemez. Amerikan televizyon programları ve filmleri küresel pazarın dörtte üçünü kapsar. Amerikan tutkuları, yeme alışkanları ve hatta giysileri dünyada gittikçe daha çok taklit edilirken, Amerikan popüler müziği de aynı şekilde baskındır.[4] Brzezinski’nin bahsettiği bu kültürün dünya çapındaki taşıyıcısı ve yayıcısı televizyon ve sinemadır.
Türk televizyonculuğu 90’lardan günümüze gelinceye kadar bir eğlence sektörü olarak spor, müzik, magazin, yarışma programları ve diziler anlamında popüler kültürün tüm unsurlarıyla harmanlanmış olan kendi geleneğini oluşturmayı da başarır. Bugün bu gelenekten kaynaklanan tecrübe, güven, cesaret ve aymazlıkla toplumun inanç ve değer sistemini hiçe sayan programlar yapılmakta adeta bilinçli olarak bizi biz yapan tüm değerler bombardımana tabi tutulmaktadır. Bu yönüyle televizyon ve sinema Küresel sistemin egemenlerinin hegemonyaları için gerekli olan tüketim ve eğlenceye dayalı kültür yayıcılığının bu coğrafyadaki gönüllü temsilcisi durumundadır.
Sosyal hayat mı sinema ve televizyon filmlerinin içeriğini belirlemekte ya da televizyon ve sinema filmleri mi sosyal hayatı dönüştürmekte türünden sorulara verilebilecek cevaplar oldukça karmaşık görünmektedir. İkisi arasındaki karşılıklı etkileşimi göz ardı etmeden verilecek cevaplar daha tatmin edici olmaktadır. Sosyal yaşama ait unsurlar kurgulanıp bir televizyon ya da sinema filmi tekniği ile izleyenlere servis edilirken, bu kurgunun daha sonra toplum üzerinde son derece etkili olduğu gözlemlenmektedir. Kurgusal gerçeklik reel gerçekliğin yerine geçmekte, film kahramanları birer rol modeli olarak insanların yaşamlarında gerçekleştirdikleri sosyal ilişkilerin ve davranış kalıplarının temel belirleyeni olmaktadırlar
Son zamanlarda yukarıdaki denklemi en iyi açıklayabilecek bir örnek olduğuna inandığımız Kurtlar Vadisi adlı dizi Türk televizyonculuğunun fenomen yaratma kabiliyetini de gözler önüne sermektedir(!)
Derin devlet, mafya, siyaset, bürokrasi, sermaye, iş ve sanat dünyasının kimin eli kimin cebinde belli olmayan türünden ilişkilerini konu alan ve bunu romantik milliyetçilik ile dizide bol bol söylenen türkülerin sembolize ettiği azıcık poplaştırılmış Anadolu kültürüyle kurgulayan dizi, kısa sürede geniş yığınları arkasından sürükleyen bir kült olmayı başardı. Dizinin başkahramanı Polat Alemdar ferman padişahınsa dağlar bizimdir diye haykıran modern bir Köroğlu tiplemesiydi adeta. Mekânı dağlar olan Köroğlu’nun aksine Polat’ın mekânı şehirlerdi. Köroğlu’nun “Tüfenk icad oldu mertlik bozuldu.” diyerek silahı kalleşliğin sembolü ilan etmesinin aksine patrimonyal ilişkiler ağının egemen olduğu bir toplumda Polat Alemdar silahı kahramanlığın, erkekliğin sembolü olarak filmin her karesinde adeta gözlerimizin içine sokarcasına kullanıyordu.
İyi niyetle, vatanperverlik gibi ulvi gayelerle adam öldürmek, yasa dışı işler yapmak, yargının sağlayamadığı adaleti kendi yöntemleriyle sağlamaya çalışmak gibi mesajlar üzerinden mafyanın iyi ve faydalı olanının(!) televizyonlar üzerinden reklâmı yapılıyordu. Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Murat Paker de dizinin derin devleti meşrulaştırıcı yanını vurgulayarak diziyi şöyle değerlendirir: "Kurtlar Vadisi, Susurluk'un bir beraat talebidir. Bu toplumda öteden beri yapılan pis işler var. Bu pis işler, devlet içindeki birilerinin yapılmasını gerekli gördüğü ama yasal çerçevede yapamadığı işler. Bunlar çoğunluk tarafından bilinmiyordu. Ama Susurluk'la, 'derin devlet' denildiğinde aklımıza ne geliyorsa açıkça ortaya çıktı. Toplum bunu gördü ve devlete ve yöneticilerine ilişkin kuşkuları arttı. Kendisini devletin asıl sahibi görenlerin saygınlığı azaldı. Ama toplum bir temizlik de yapamadı. Olay kapatıldı ve Kurtlar Vadisi sayesinde, toplumun bir kesiminde Susurluk beraat etti. Kurtlar Vadisi, gayet güzel bir ideolojik, psikolojik manipülasyonla katili kahramana çevirdi.[5]
İş kurgusal olanla sınırlı kalsa belki kimse itiraz etmeyecekti. Ama kurgunun televizyonlardan taşıp evlerimizi, sokaklarımızı, şehirlerimizi; adım adım tüm toplumu ele geçirmeye başlamasıyla itirazlar da yükselmeye başladı. Dizi ve diziyi takip eden filmler sadece yoğun izlenme oranıyla değil, aynı zamanda şiddet kültürünü ve derin devleti meşrulaştıran içeriğiyle de gündeme geldi. Böylesi bir temanın bu kadar geniş bir izleyici kitlesine ulaşması, diziyi toplumsal bilimlerle uğraşanların farklı başlıklarla ele aldıkları sosyolojik bir olguya dönüştürdü. Dizi hakkında hukuki süreç başlatılmasından yana olan Yahya Berman'a göre "Kurtlar Vadisi, faili meçhul cinayetlerin, işkencenin ve kölelik ilişkileri üzerinden yükselen erkek ergenliğinin popüler kültür kültü haline getirmesine aşırı bir örnektir[6]
Okullarda konseyler kuruluyor, emirlere itaat etmeyen öğrencilerin konseyde kalemi kırılıyordu. Yani çeteleşme okullara kadar inmişti. Kendilerine model olarak Polat’ı seçenler Polat gibi adam öldürmeye başlamışlardı. Karadeniz Sahil Yolu'na karşı verdiği çevreci mücadeleyle bilinen avukat Cihan Eren'in öldürülmesinden sonra yakalanarak tutuklanan 25 yaşındaki Serhat Karadeniz'in "Kurtlar Vadisi dizisindeki Polat Alemdar'a özeniyordum. Ünlü birini vurmam lazımdı. Fındıklı'daki en ünlü kişi de Cihan Eren olduğu için onu vurdum şeklindeki açıklaması, dizinin şiddeti özendirici özelliğini bir kez daha tartışma konusu yaptı [7]
Dizinin gündelik hayattaki ilişkiler ağına yansıması kara mizah örneği sayılacak türdendi. Gündelik hayatın rekabete dayalı ilişkiler sarmalında kendilerini görece biraz daha zeki sananlar diziyi rakiplerini alt etmek için Bizans entrikalarında tecrübe kazanma adına seyrediyorlardı. Kalleşliğin ayak oyunlarının öğrenildiği görsel bir ayine dönüştürülüyordu film. Bu sakat mantık düşmanın silahıyla silahlanmak argümanıyla da meşrulaştırılabiliyordu. Kurtlar Vadisinde gezinenler çıkış yolunun çakallar vadisine açıldığını görmezden geliyorlardı. Bilmiyorlardı ki çakallaşmanın tarihi kurtlaşmaya karar vermekle başlıyordu
Reel gerçeklikle kurgusal gerçeklik arasındaki sınırların aşındığı hatta bunların yer değiştirdiği toplumsal bir anomali durumuydu yaşananlar. Sanal kahramanlar giyim-kuşam,yeme-içme alışkanlıkları yaşam tarzları ile gerçek hayata hükmediyorlardı artık.Bir bakıma yaşananlar gerçeğin sanallaşması gibi bir sonucu da çıkarıyordu ortaya. Artık mafyalar,çeteler, bu topraklar üzerinde derin emelleri bulunan emperyalist güçler diziler ve filmlerle sinir sistemleri alınarak pasifize edilmiş insanların yaşadığı bu coğrafyada çok daha rahat at koşturabilirler
Bir fenomen olarak sinema, televizyon ve diziler toplumların kaderi üzerinde köleleştirici bir silah olarak işlev görmekte. Bu anlamda meydan şimdilik Hollywood yapımcılarına ve onların gönüllü kullarına bırakılmış gibi görünmektedir.