4 Mayıs 2008

Kurtlar Vadisi'nde derin teknoloji












Show TV, her perşembe yeni bölümden önce Kurtlar Vadisi'nin bir önceki bölümün neredeyse tamamını yayınlıyor. Biliyor ki, perşembenin en çok reyting alan dizisi Kurtlar Vadisi'nin özeti bile epey reklam alacak.

Bence bu hem önceki bölümü kaçıranlar hem de izlediği halde derin ilişkiler içinde kaybolanlar için de yararlı oluyor. Diziyi geçen hafta izleyemediğim için Büyük İskender'in Türk Telekom'un görüntülü konuşma hizmetini verdiği yeni cihazını diğer derin adamlara hediye ettiğini görmemişim. Bademcik ameliyatı olan Cem Yılmaz da aynı ürünü hemen tüm reklam bantlarında anlatıyor. Bu haftaki bölümde ise cep telefonu neredeyse Polat Alemdar'ın hayatını kurtardı. Geçen hafta görüntülü sabit hat öne çıkarken bu hafta da cep telefonlarına yer verilerek bir Polat Alemdar adaleti sağlanmış oldu. Bilmem, belki de cep telefonu operatörleri durumu fark edip bir karşı atak geliştirmiş de olabilir. Eğer öyleyse helal olsun!

Bant reklamlar bazen karizmayı çiziyor

Diğer yandan Kurtlar Vadisi, bant reklamlardan da nasibini çokça alan bir dizi. Ancak bazen sırf bu reklamlardan ötürü filmin konusuna odaklanmak mümkün olmuyor. En kritik anda, nedense otomobil yedek parçacılar, sıralı otogaz sistemleri de dahil olmak üzere daha pek çok tanımadığım ürün, bant reklamlarda boy gösteriyor. Bazen en gergin anda ekranda yer alan ve dizi karakterlerinin burnuna bile giren bu reklamlar, derin dizinin karizmasını da çiziyor. Ayrıca neden sadece erbabına hitap etmesi gereken bu sektörel ürünler ulusal kanaldaki ünlü dizinin içine reklam girer diye merak ediyorum! Samanlığa iğne atmak gibi bir şey. Oysaki sektörel yayınlara verilecek reklam, ilgili potansiyel kitleyi doğrudan yakalamaz ve bu da daha ucuza gelmez mi?

Kurtlar Vadisi'ni izlerken bir şey daha dikkatimi çekti. Dizideki karakterlerden biri olan Muro, evinde kaçak olarak kaldığı Yıldırım'a temizlik ve yıkanmaktan söz ederken, takıntılı Tuncay beyin de sürekli kullandığı bir kolonyalı mendil reklamı ekranın altında belirdi. Doğru zamanda doğru yerde olmak en az reklamın üretim süreci kadar önemli.

Güldüren reklam sattırır mı?

Güldüren reklamların satışa ne kadar etkisi olduğunu elbette reklamın sahibi bilir. Ancak bu türden reklamların markanın bilinirliğine katkısı olduğu kesin. Türk Telekom/Cem Yılmaz, Vestel/Binnur Kaya, Next Star/Şahan Gökbakar, Maximum/Tolga Çevik ilişkisinde doğrudan komedyenler kullanarak izleyenler güldürülüyor. Bu komedyenli reklamların, bencileyin her defasında izlendiğini tahmin ediyorum. Şimdi, 'Bu markaların daha ne kadar bilinmeye ihtiyacı var?' dediğinizi duyar gibi oluyorum. Demeyin! Çizgi üstü denilen ve pazarlama iletişimi sürecinin en önemli parçası olarak bilinen televizyon reklamlarının sürekliliği hangi marka olursa olsun şart. Çok uzağa gitmeyelim ve popülaritelerini yitirmemek için bin bir zahmete katlanıp medyada gözüken, bunun için de her türlü yolu mubah sayan ünlüleri hatırlayalım! Markalar skandallara karışamayacağına göre izlenebilir başarılı reklamlarla medyada olmaya elbette devam edecekler.

Bu lokum işi hâlâ bitmemiş!

"Ben Avukat İdil Tunç, yüksek lisans eğitimimi Londra Üniversitesi'nde uluslararası ve karşılaştırmalı fikir ve sanat eserleri alanında yaptım. Kısa süre önce de Türkiye'ye döndüm." diye başlayan bir mesaj düştü ekranıma. Tunç'un mesajını dikkatlice okudum, çünkü yüksek lisansını çok tartışmalı bir konuda yapmıştı ve ülkemizde henüz akıl ürünlerine yeteri kadar bedel ödenmezken o, bu alanda burada çalışmak istiyordu. "Alanımda çalışmalarıma devam etmek çabasındayım. Çaba diyebiliyorum çünkü maalesef dünyanın gelişmiş diğer ülkelerinde gelişmiş uzmanlık alanı olarak bilinen 'fikri mülkiyet hukuku' Türkiye'de henüz oluşmamış. Marka patent bürolarınca bürokratik işlemleri hukukçu olmayan marka ve patent vekilleriyle yapmak mümkün. İyi de bu serzenişlerin muhatabı ben miyim, neden bu konuyu benimle paylaştınız demeyin lütfen!" diyerek devam eden İdil Tunç'un asıl gelmek istediği konu benim 17 Aralık 2007'de yazdığım 'Lokumcular uyumuyor' başlıklı yazım. "Maalesef!" diyor Tunç ve bu konuya sahip çıkması gereken Türk Patent Enstitüsü'nün de, lokumcuların da uyuduğunu söylüyor. Türk Patent Enstitüsü'ne yaptığı girişimlerden de istediği cevabı alamayan İdil Tunç, konunun önemine istinaden çareyi memleketi Afyon'a giderek lokum üreticilerine patent ile ilgili bilgi vermekte buluyor.

Lokumcular şanslı. Onların patent işiyle ilgilenebilecek bir uzmanı var. Peki, diğer yerel tatların patenti için kim ne yapacak? Ve işin daha da kötüsü, yetkili merciler cevapları tam olarak bilmiyorsa ne olacak?

Türk lokumundan en az bir dünya markası çıkarmalıyız

Lokumdan söz açılmışken, Dedezade Lokumları'nın sahibi Mustafa Dede, el yapımı şık bir tahta kutuda satışa sunduğu o çok lezzetli lokumlarıyla ziyaretime geldi. Üretimde eşiyle birlikte çalıştığını, kardeşinin kutular üzerindeki kaligrafiyi yaptığını ve dükkanı olmadan bire bir ilişkilerle lokumlarının yok sattığını anlattı. Ömrünün uzun süresini taahhüt işleri yaparak geçirmiş, son dört yılında lokumcu olmaya karar vermiş. Bu cesur girişimcinin işi kurgulayış biçimine hayran olmamak mümkün değil. Bu ziyaretten sonra da, 'Türkiye'den dünya markası çıkacaktır' inancına bir kez daha kapıldım. Eminim bu marka da, öncelikle dünyaca bilinen lezzetlerimizden biri olacak. Peki, bu neden lokum olmasın?

Sizce de tepki, tepkisizlikten iyi midir?

"Avivasa'nın yeni reklamını izlemeye tahammül edemedim. Reklam tüketiciye doğru sesleniyor ve aynı cümleler pek çok kez söyleniyor." diyor okurumuz Osman Büyükkıdık. Avivasa reklamının insanı rahatsız eden bir yanı olduğu düşüncesine katılıyorum. Ancak bunun özellikle yapıldığını söylemek isterim. Belki farkında değiliz ama sürekli olarak, gerekli gereksiz irili ufaklı harcamalar yapıyoruz. Reklamdaki anlatımıyla adeta 'saçıyoruz'. Avivasa'nın vurgulamak istediği de "Saçmayın, geleceğinizi harcamayın, aksine küçük de olsa biriktirin." diyor. Bugüne kadar hayal satarak varlıklarını sürdüren bireysel emeklilik şirketleri, ilk kez bu kadar somut bir yaklaşımla mutlu bir emekliliğin o kadar da uzak olmadığını ifade ediyor. Sayın okurum, Avivasa'nın, küçük birikimlerle gelecek kaygısının ortadan kaldırıldığını söylediği reklam filmine biraz da "Zor değilmiş! Ben de biriktirebilirmişim." diyerek bakabilir misiniz?

Zaman

Arşiv

Kurtlar Vadisi Gladio